Yola Meftun

Olivia nadir görülen bir hastalık nedeniyle acı hissetmiyor, uyku uyuyamıyordu. Açlık hissini neredeyse hiç tatmadığı için iradî olarak yemek yemesi mümkün olmuyor, yüksek ısıya marûz kalması ya da etini parçalara ayıracak bir kesi darbesiyle karşılaşması hâlinde hiç tepki vermiyor, acil durumun gerektirdiği refleksleri göstermiyordu. Bu küçük kız çocuğunu koruyacak mekanizmalar çalışmıyordu. Tıp bilimi açısından yeni keşiflerin önünü açabilecek bir tedavi süreci içinde hayatını sürdürse de, en başta hayatta kalması için annesinin her ân yanında ve başında olması, bir yerleri yaralamadığından, aç kalmadığından emin olunması gerekiyordu. Çünkü Olivia, ellerini cayır cayır yanan bir sobaya koysa ve dakikalarca beklese dahi ağlamıyor, bağırmıyor, elleri küle dönse de bir şey hissetmiyordu. Onu hayatta ve burada tutan alarmlar çalışmıyor, annesi onun tüm bu devredışı kalmış koruyucu mekanizmalarının yerine geçiyordu.

Okumaya devam et “Yola Meftun”

Soruyu Doğru Sormak

İnsanın evlât sahibi olmayı istemesinde çokça sebep var. Farklı kategorilerde sayabileceğimiz sebeplerle ilgilenmeden sonucuna vardığımızda evlâda karşı aşırı bir sevgi beslendiğini görürüz. Bebeklikten itibaren adım adım, hâl ve hâl her ânında büyüdüğünü görmek, ondaki akıl almaz, tarifi imkânsız şirinlik karşısında sevgi kaçınılmaz ve önü alınmazdır. Çocuk sahibi olmak istemenin sebepleri her ne olursa olsun, ona anne ya da baba olduktan sonra sonucu kötü istisnalar haricinde sevgi bağıdır.

Okumaya devam et “Soruyu Doğru Sormak”

Bitmeyen Hüzün

Adam karşısındakine yumruğunu kaldırırken artık gücünün bittiğinden emindi, ancak hedefe yaklaştığını hissettikçe sanki gücü hiç bitmeyecek gibi hissediyordu. Kavgası ömrünü ondan almıştı. Bitmeyen yıllar boyunca stratejik ve fizikî savaşların içinde yorgun düşmüştü. Farklı bir hayatı olabilirdi. Şimdiki dövüşü teke tek ve yalın bir beden gücü kavgasıydı. Yılların birikimi bir tükeniş miydi gücünün sonuna geldiğini hissettiren, yoksa o âna münhasır bir tükenme hâli miydi yaşadığı? Bunlar nefes nefese kaldığı ânlardan bir tanesinin daha da küçük parçacıklarının birinde düşüncesinin en derininden geçip giden bir gölgeydi. Yönetmen “kestik” diye bağırdı.

Okumaya devam et “Bitmeyen Hüzün”

Kâinata Meydan Okumak

Kendinize yakın hissettiğiniz birini kaybetmek, kayıpların en büyüğüdür. Dağlayıcı ve yakıcıdır. Ölümün sertliği ve ayrılığın gerçekliği, size yakın o kişinin gidişi ile tattırılır. Geriye dönersiniz, hatırlarsınız, geçmişi bir daha yaşarsınız, acılı ve tatlı hatıraların herbiri hafızanızda artık birer sahneye dönüşür. Sevdiğiniz bir film gibi tekrar tekrar seyreder durursunuz.

Okumaya devam et “Kâinata Meydan Okumak”

Parantez – Sahnenin Tozu

Farsça olan efsane kelimesi, sözü edilen şey anlamına gelir. Her devirde, birçok millet ve kültürde, bir yüksek medeniyetin batışı hikâyesinden hâlen söz edilmektedir. Başlangıcını bilmediğimiz bir tarihten bugüne kadar kesinti olmaksızın ve zaman mevhumundan koparılarak, unutulmayan ve unutturulmayan Atlantis, Mu, Agartha, Şambala, Güneş Ülkesi gibi diyarların hikâyelerinde, artı kutupta veya eksi kutupta, yitip gitmiş ya da görünürde yok olmuş yüksek bir medeniyetten bahsedilir.

Okumaya devam et “Parantez – Sahnenin Tozu”
error: İçerik korumalıdır.